İhracatın Gizli Kahramanı: Dahilde İşleme
Ülkelerin dünya pazarlarında söz sahibi olabilmeleri; pazar paylarını artırabilmeleri yanında rekabet güçlerini geliştirebilmelerine bağlıdır. Bu amacı gerçekleştirmek için de ihracat teşvikleri ülkeler için büyük önem taşımaktadır. Ülkemiz açısından Dünya ekonomileri arasında ilk yirminin içinde olmanın verdiği sorumluluk ve sürdürülebilir ticaret anlayışına sahip olmanın en önemli göstergelerinden birincisi ihracattır. Türkiye üretim gücü ve sanayileşme açısından ciddi atılımlar sergilese de hammadde ve yarı mamul ithalatı konusunda dışa bağımlılığını sürdürmektedir. Türkiye’de üretim hammaddelerinin yaklaşık %40’ı ithal girdilerle sağlanmaktadır. Petrole bağlı plastik hammaddeleri, sac, pirinç, tekstil gibi bir çok önemli üründe ülkemizin ihtiyaçları kendi imkanlarımızla sağlanamamaktadır.
2019 yılında Çin’de başlayan ve 2020 yılında Dünya’ya yayılan pandemi süreci ile birlikte hammadde tedariği ve nakliye konularında büyük sorunlar baş göstermiştir. Bazı sektörlere ait hammadde fiyatlarında %100’e varan ve navlun fiyatlarındaki %400’lere varan artışlar Türk Lirasının değer kaybıyla birlikte ülkemizin rekabet gücünü azaltmış ve Dünya pazarlarındaki payımızı ve yerimizi tehlikeye sokmuştur.
Bu durumu tersine çevirmenin yol haritası mutlak surette çizilmeli ve ilk adım olarak hammadde ve yarı mamul üretimini ülkemize kaydırmanın planı oluşturulmalıdır. İhracata konu olan üretimin %40 oranında dışa bağımlı olduğunu düşünürsek dış ticaret açığını kapatmamız bir hayli zor gözükmektedir. 2020 yılı verilerine göre gerçekleştirilen 169 milyar dolar ihracatımız karşılığında yapılan 219 milyar dolarlık ithalatımızın azalması ve dengenin sağlanması için hammadde ve yarı mamul üretimi açısından önemli adımlar atılması gerekmektedir.
Bu bilgiler dahilinde, Türkiye’nin hem Dünya Ticaret Örgütüne üye olması hem de 1996 yılından bu yana AB ile gümrük birliği anlaşması yapması, ihracatı teşvik mevzuatının da DTÖ ve AB düzenlemeleri ile uyumlaştırılmasını; nakit teşviklerin yerine, yapılan faaliyetlerin desteklenmesini gerektirmiştir. DTÖ ve AB düzenlemeleri ile gerçekleştirilen uyumlaştırma sonucundaki ihracat teşviklerinin belki de en önemlisi Dahilde İşleme Rejimidir. Bu rejim
ihracatçılara, ihraç mallarında kullanmak üzere dünya piyasa fiyatlarından hammadde temin etmek ve ithalatında vergi muafiyeti sağlamak suretiyle ihracatı artırmak, ihraç ürününe uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandırmak amacıyla oluşturulmuş bir teşvik tedbiridir.
Türkiye ihracatının %50’sinden fazlası DİR kapsamında gerçekleştiği göz önüne alındığında bu teşvik tedbirinin ne derece önemli olduğu çok daha belirgin bir hale gelmektedir. Geçtiğimiz temmuz ayında Ticaret Bakanlığı rakamlarına göre 503 adet Dahilde İşleme İzin Belgesi verilmiş ve ihracatçılarımızın desteklenmesi sağlanmıştır.
Rejimin işleyiş mantığında her ne kadar hammadde ve yarı mamul ithal edilip mamul madde üretilerek ihraç etmek olsa da, Dünya pazarlarındaki fiyat avantajını sağlamamız için yerli üretime yönelmemiz gerekmektedir. Son dönemde yüksek orandaki vergilere rağmen ithalatta bir azalış olmamasının nedeni, ithalata olan bağımlılığımız ve yüksek orandan hammadde, ara malı, yarı mamul ithal ediyor olmamızdır. Üretmek ve üretilen malzemeleri ihraç etmek için ithalat yapmak zorunda kalıyoruz. Özellikle imalatçı ve ihracatçı ticaret erbabı bu ek ithalat vergilerden etkilenmemek ve dolayısıyla uluslararası fiyat avantajını kaybetmemek için yarı mamul ve ham madde teminlerinde Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kullanıyor. Bir anlamda son dönemde yaşadığımız yüksek ithalat vergilerinden etkilenmemek için, DİR mecburi bir çözüm oluyor.
Ülkemizin ekonomik refahı ve istikrarı için ihracatçılarımıza verilen desteklerin yanında ticaret erbabının ihtiyaçları daha iyi analiz edilmeli ve sanayi destekleri artırılarak üretime can suyu verilmelidir. Dışa bağımlılığımızın azalması ve yerli üretimin artırılması Dünya pazarında edindiğimiz yeri korumamızı büyük ölçüde sağlayacaktır.
Detaylı bilgi için iletişim sayfasından bize ulaşabilirsiniz.
Leave a Comment